SOMA ve JAPONYA
“Alnındaki ter
damlalarına, kederli ve yorgun gözleri eşlik ediyordu. Gözleri yere eğilmişti. Dizlerinin
üzerine oturur haldeydi. Kafasını yerden kaldırıp, odaya girdikleri kapıya doğru baktığında derin bir nefes aldı. Gözlerini hafifçe kıstığının ve alt dudağını ısırmakta olduğunun farkında değildi. Soluk alışları hızlanmıştı. Alnı kırıştı. Nefesi kesildi
önce. Ağzı kurudu ama az daha direnmeliydi.
Hafifçe sallandı önce.
Her şey en fazla beş, altı saniye almıştı. Gözleri karardı. Öne sağ tarafa yavaşça
meyleden vücudu, dikliğini kaybederek kafası üzerine yere doğru yığıldı. Tahta
zemine süzülmeye başlayan kırmızılık, ufak bir sel gibi yere yayılıyordu.
Yardımcısı hızla
ama işin ruhunun gerektirdiği itina ile anında görevini yaptı. İşi bittiğinde, saygıyla kafasını eğerek
yerdekini selamladı.
Samuray boşluğa baksa da,
gözlerinde, hesabı şimdilik kendince kapatılmış, onurlu bir yaşamdaki sorumluluğu almanın kararlı bakışları kalmıştı.….”
. . .
. . .
“Alnındaki ter
damlalarına, korkulu ve yorgun tavırları eşlik ederken gözleri odanın etrafında
hızlıca dolanıp duruyordu. Gömüldüğü deri koltukta sinirli biçimde, hırsla
bakarak kafasını çevirip odaya girdikleri kapıya doğru baktığında derin bir
nefes aldı. Gözlerini hafifçe kısarken, dalgın bakışları arasında sakal ve
bıyıklarını yolduğunun farkında değildi. Nefes nefese kalmış gibiydi. Alnı
kırışık, gözleri kısıktı. Nefesi kesildi bir an. Ağzı kurudu ama direnmeliydi.
Birdenbire silkindi. Kararlı, kendinden emin bir hal aldı.
Dikleşti. Suratına masum ve üzüntülü bir maske takmaya çalışırken, aynı zamanda kararlı
biri gibi görünüşe bürünmesi en fazla beş, altı saniye almıştı. Kapıya yöneldi.
Kapıdan çıkar çıkmaz,
bağırmalar, çığlıklar, feryatlar ve lanet okumalar başladı. Bir ses ve
üzüntü selinin önündeki kapaklar kaldırılmış, üzerine doğru geliyordu sanki. Zaman birden hızla ilerlemeye başlamıştı. Gözleri karardı. Selin şiddetinden kaçmak için yanındaki
fedai takımıyla birlikte markete doğru sürüklendi. Gerginliği artıyordu.
Kontrolsüzce giderken aniden sağ tarafa eğilen
vücudu, panik içinde önünde engel olduğunu düşündüğü birine tokat salladı ve itti. Adam kafası üzerine yere doğru yığıldı.
Feadileri görevini
yerine getirmek için hareketlendiler. Ve görevlerini hızlı yaptılar. Zemine
süzülmeye başlayan kırmızılık, etrafa sıvanıyordu. Sahiplerine “oldu mu?”
dercesine bakıyorlardı.
Yüzünü marketin
dışındaki kızgın, kırgın, yorgun ama öfkeleriyle haykıran kalabalığa çevirdiğinde,
gözlerinde hesabı kapatılmamış bir geleceğin korkuyla karışık, hınç dolu
bakışları vardı.
Kontrol dışı, sık sık
aldığı nefesle kin ve hiddet dolu bakışları, her şeyi göze alacağı yıkıcı bir
geleceği gösteriyordu. Sinirliydi.
Ancak kalabalık da en
az onun kadar kararlıydı ve dışarıda bekliyordu…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder