7 Nisan 2020 Salı

TECRİT, EVDE ZAMANLAR ve SADHGURU’DAN İNCİLER…

TECRİT, EVDE ZAMANLAR ve SADHGURU’DAN İNCİLER…
(SIKILMA ÜZERİNE)

(Bu yazı 25+ ile -60 yaş aralığına daha uygundur sanıyorum.
Dalga geçme, fikirler  ve acı mizah içerir.
Biraz da Hint sosu.)

Oysa ki ne güzel başlamıştı. Kısa bir algılama süreci sonrası Herkes yapamayacağı şeyleri yapacak, kendine, ailesine, çocuklarına, kitaplarına, evde yapabileceği işlere, zevklere belki hobilere zaman ayıracak ve yoğunlaşabilecekti. Yıllardır bulamadığı fırsat bir kriz ile de olsa karşısına çıkmıştı. Biraz kısıtlama, tecrit gibi olsa da epey umutluydu. Zamanı vardı artık. Ama kısa sürede sıkıntı duydu. Sınırsız sandığı zaman evde de olsa hızla mı geçiyordu?

Daha bir hafta geçmeden ne olmuştu ki? Tsunami gibi yavaştan başlayan bir whatsapp, facebook ve twitter ishali halinde ne bulsa yayınlayan topluluklar ortamı Gezi Parkının üçüncü haftasında amaçtan saptırıp sulandıran grup ve etkinlik biçimine çevirdi desek abartmış olur muyuz? Takdir sizin…

Yıllardır zamanla kavgalı, huzurla boğaz boğaza boğuşan sanal mutluluk arayıcılarından ne bekliyorduk? İnsanlar çok irdelemiyorlarsa yanlış da olsa öğrendiklerini yaparlar. Çok az kimse kendine bakar ve bu çevrimin dışına gerçekten çıkabilir.

Evimde televizyon yok. Hava olsun diye söylemiyorum, dizüstü yetiyor benim ihtiyacıma. En fazla You Tube ve Euroleauge basket izliyor(d)um. Zaten eşya, fikir, vücut olarak arınmaya çalıştığım bu sürede kötü izlenimlere maruz kalmak gibi bir tercihim yok. Neredeyse her kelimesi yanıltıcı ve zehirli illüzyonu izlememenin bir kayıp olmadığını düşünüyorum. Aksine zaman kaybı ve maksatlı, yönlendirilmiş genelde yanlış bilgilendirmeye istemeden maruz kalma. Bariz dedikodu ve seviyesizlikten kaçarsanız bulacağınız diğer yerlerde de mutlak ajitasyon.

Belgeseller bile hamasi kahramanlık hikayeleri veya abartılı dramalara döndü. Son dönem algılarım öyle şüpheci ki vahşi hayat veya hayvan belgesellerinin bile subliminal mesajlarla donatıldığını söyleyeceğim. Günahı benim boynuma. Sürekli elde bir filtre ve terazi ile gezmeniz gereken bir ortam.

Son dönem yazılarımı okumaya başlayanların aşina olduğu gibi ev işlerinden ve yogadan kalan zamanda evin arkasında ve bugüne kadar kadrini kıymetini bilemediğim ağaçlık arazide yürüyor, You Tube izliyor, yazıyor ve sizlere ilerde sunacağım gezi videolarımı edit ediyorum. Maalesef ara sıra whatsapp çukurunda sohbet etsem de çok kalmamaya dikkat ediyorum. Zaten bu keyif aldığım mutlu mesut akışta gün nasıl bitiyor anlamıyorum bile.

Yoga kısmına gelirsek; Ayvalık’taki Yoga grubumuzun Corono’ya karşı önlem olarak buluşamaması nedeniyle Youtube'da izlediğim Sadhguru bu sıralarda müdavimi olduğum Hint bir yogi. Çok iyi İngilizce konuşan (ki Hindistan’da resmi dil Hindu ve İngilizce), ironik hatta zaman zaman komik, hala bir miktar egosu olan ama bana göre dedikleri çok doğru bir yogi. Sadhguru’yu hayranlıkla değil, söylediklerinin benim yaşamıma yapacağı katkı kapsamında dikkatle dinliyorum, not alıyor, düşünüyorum. Kavramları evrensel. Aydınlanma sonucu olan tespitlerini Hintlilere kendi kültürlerinden öykü, gelenek, figür ve örnekleri Cem Yılmaz kıvamında anlatıyor.  Seyredildiğinde bir çok insana iyi gelip çok şeyi kendinizde bulacağınıza inanıyorum. Anlattıkları bana hitap ediyor.

Kısaca;
  • Yoga eğitimi başta olmak üzere eğitim tabanlı kurduğu, gönüllülük esasına göre çalışan ve oldukça büyük (Dünya çapında 20 milyon üyesi var yanlış hatırlmıyorsam) “ISHA Organizasyonu” bulunuyor.
  • Tüm birikim ve bilgeliğine ilişkin konuları içeren “Inner Engineering” adını verdiği bir öğretisi veya programı var. “Beden, Zihin, Duygu ve Enerji” üzerinde çalışılıyormuş bu programda. Ben henüz bakmadım. “Inner Engineering” kitabı ve online kursları da bulunmakta.
  • Mistik bir tarihe sahip ve yıllarca çalışma sonrası gönüllülerle inşa ettiği çok etkileyici görünen ve enerji odağı olduğunu düşündüğüm “Dhyanalinga Ashram”ı (İnziva Yeri) onun hayatının önemli odak noktası.
  • Tüm dünyada ve Hindistanda kitlelere konuşmalar yapıyor.

Daha fazla merak edenler açıp internetten bakabilir “Sadhguru” kim diye? Kendisi zaten bir Youtube fenomeni ve teknolojik bir mistik.

Sadhguru’nun sözleri yeni düşünme ve anlayış kapıları açıyor bende. Yüzlerce hatta belki binlerce konuya ilişkin sözlerini düşünüyorum. Corona sürecinde her gün yaptığı konuşmalardan aldığım notlardan bazılarını sıralamak istiyorum;

Sadhguru’dan Kısa Kısa...

  • İnsan başka canlılarda bulunmayan, sadece insanda var olan iki büyük yeteneğe sahiptir. Bunlar çok canlı bir “Hafıza” ve olağanüstü bir “Hayal Etme” yetisidir. Ancak bu yetenekler doğru kullanılmadığına sorun ortaya çıkar. Şu anda evde otururken acı çekmenizin nedeni sadece insana ait bu iki özelliktir. 10 yıl evvel olan bir şey için acı çekiyorsanız aslında çektiğiniz acı hayattan, yaşamaktan değil sadece hafızanın kullanımından kaynaklanmaktadır. Daha şimdiyi yaşamak gerekirken yarından sonra olabilecekleri hayal edip acı çekiyorsanız bu da hayattan değil hayal gücünüzden kaynaklanan acılardır.

  • Dış dünyadan seriler halinde acılar gelebilir. Böyle de olmuştur tarihte hep. Ama bu süreçte kendi içinize doğru zekanızı kullanıp olanı veya olacağı kaygı vesilesi haline getirmeyeblirsiniz. Yaratılmışların en ayrıcalıklı özelliği olmanın size verdiği yeteneklerinizi içinize doğru yönlendirin bu süreçte.

  • Düne kadar işteyim deyip sıkılıyordunuz, bugün evdeyim diye sıkılıyorsunuz. Sorun nerede sizce? :)))

  • Sıkılmak varoluşla ilgili bir şey değildir. Psikolojik bir olgudur yani kafanızda yarattığınız bir şeydir. Zihninizde kötü şeyler dolanıyorsa sıkılırsınız. Güzel şeyler düşünürseniz canlanır, dinçleşirsiniz. Bu bağlamda kendi dramasında kahrolanlar için evde geçecek zamanın yanındakilere nasıl bir zulüm olacağını hayal edebiliyor musunuz? :))
Kendi dramanızı yaratmış ve onda takılı kalmışsanız bile ara sıra buna ara verin.

  • Dünyayı biz taşımıyoruz. Dünya bizi taşıyor. Güneşin doğuşu ve mevsimler bizsiz oluyor. Dünya ve evreni siz idare etmiyorsunuz. Kendinizi memnun edin, herkes memnun olur.

  • Etrafınızda olan olaylara ilgi göstermeyi bir miktar durdurun. Sadece oturun. Bedensel ve psikolojik girdilere dikkat vermeden sadece oturun. Mevcut durumun bataklığına saplanmazsanız yeni olasılıklar size görünmeye başlayacaktır.

  • Hayatın tüm deneyimi içimizde belirlenir, içimizden ortaya çıkar. Corona zamanındaki tecrit sürecinde dış girdilere kapanmayı deneyebilirsiniz.

  • Virüs arayıp sizi bulmuyor. Siz onu bulunca bulaşıyor. Yaşanılanlar o yaşanılan çağ için geçerlidir. 5000 yıl evvel virüsü bulaştıracak insan yoktu etrafta. Şimdi bu kalabalıkta izole olup virüsü yaymamlıyız. Sorumlu olmalıyız.

  • Virüsün bize oynayacağı oyunları bilemiyoruz. Ama kendimizin içinde ne olduğunu bilme şansımız var. 

  • Hayatı hoş bir şekilde yaşamak doğumla birlikte kazandığınız bir haktır. Hayata gelmiş olmak, İnsan Olmak; OLMANIN ne demek olduğunu bilmeniz anlamına geliyor. Eğer nasıl olunduğunu bilirseniz emin olun kendinizi neşe dolu, mutluluk dolu yaparsınız. Yapmanız gereken budur. Bu kendinize borçlu olduğunuz bir şeydir. 

Konular ve konuşmalar benim için bu şekilde zevkle uzuyor. Tanışmak isteyenlere yüzlerce konuşma YouTube'da.

Bugünlük de bu kadar sevgili günlük dinleyicileri.

Gönlümüzden geçenleri, huzur ve mutluluğu yaşamamız dileğiyle, sevgiyle kalın.

3 Nisan 2020 Cuma

CORONA, SAYILAR, GERÇEKLER, ALGILAR ve HİSLER

03 Nisan 2020


CORONA, SAYILAR, GERÇEKLER, ALGILAR ve HİSLER

Sevgili günlük,

Baştan söyleyeyim bu yazı komik veya felsefi bir yazı değil. Bugünü nasıl geçirdiğimi yazdım. İçinde fikirler ve görüşler olduğunu düşünüyorum tabii ki. Gülmek isteyenlere çok mizah içermiyor. Ona göre beklenti bu yöndeyse vakit kaybetmeyin. Bugünümün röntgeni diyelim.

Bugün annemin doğum gününü saat 21:00’da hatırladım. Çok ayıp. Utandım tabii. Nasıl bir zihin meşguliyetidir? Gereksiz ve manasız. Neyse, şükür ki hayatta ve sağlıklı. Bu noktada kayıpları olanlara başsağlığı hastaları olanlara şifalar diliyorum.

Öyle delice işlerim de yoktu bugün. Sadece kafam takılmıştı bir iki şeye. Sosyal medyada bir gönderiye yaptığım yorum sonrası gereksiz yere bir tartışma... Sosyal medya denen bataklık yeterince adına yakışır bir yer. Hem sosyal hem de medya. Sosyal yaşantı ne kadar bizi kendimizden alıp aklımızı uçuruyor ve günümüz medyası da ne kadar yalancıysa aynen bu değersiz bileşenlerin yansımanın kesişim kümesi. Allah düşürmesin.

Dünyada ve ülkemizde resmi kaynakların çoğu konuda tartışmalı veriler sunduğu ortamda güven eksikliği olunca bu alternatif sanılan haber veya bilgi kanalları da rağbet görüyor. Tabii ki arasındaki saçma sapan vakit kaybettiren tonlarca seviyesiz iletiyle beraber. Elbette çok doğru kaynaklar da var ama çamur ve kirlilik o kadar fazla ki ayıklamak için de bilgi, birikim, algı ve zahmet gerekiyor. En önce de zaman.

Corona durumunu; https://www.worldometers.info/coronavirus/ sayfasından takip ediyorum. Maalesef hızla yükseliyor rakamlar. Dünya ve özellikle Türkiye için üzüntü verici olan ölü, tespit edilen vaka ve iyileşme sayıları bu sayfadaki tablolarda var. Hem de gün gün ayrıntılı analizlerle. Bugün için nüfusu 1 milyarın üzerinde ve Çin’in hemen yakınında bir ülke olan Hindistan’da 72 ölüm varken bizde 425. Tabii ki ülkeler hangi sayıları rapor ediyorsa o yazıyor bu sayfada, ki bu bile düşündürücü.

Burada pembe hayaller kurma yerine gerçekçi, bilime saygılı ve akılcı olmak gerekiyor. Ciddi bir izolasyon süreci gerektiren bir sabır sınavı içindeyiz. Her gerçeklikte olduğu gibi kendimizi kaybetmemek için ilk şart durumu kabullenmek ve doğru algılamak. Ancak kafalar sosyal bataklığın ve medya körükçülerinin gürültüsü içinde çok karışıyor. Bir de gündelik ve hayata değin işlerin kısmen bazen de ciddi biçimde zorlaşması. Yoruyor bizleri. Sakin olmak gerek. Telkin ederek kendimize ve bu zamanların da geçeceğini bilerek.

Bu noktada tekrar sabaha dönersek evdeki yoga yaptığım halının üstündeyim. Bir türlü bedene istediğim gibi odaklanamıyorum. Bu sabahki kadar zihnin hiç durmadan konuşarak beni rahatsız ettiği bir çalışma yaşamadım bugüne değin. “Dikkat neredeyse enerji oradadır” diye bir bilgi var Yoga derslerinden aklıma nakşedilen. Dikkatim, hareketlerimin vücutta etki ettiği yerleri hissetmek yerine aleni olarak firarda. Sosyal medyadaki tartışma gelip duruyor kafama. Bankadaki paranın babamlara nasıl gideceği ve daha bir sürü şey. Daha önceki çalışmalarımda kozmik bağlantıyla ışığı gördüğüm ve kendimden geçtiğim vaki değildi ama kısmi içe dönük hislere odaklanabiliyordum. Bu kez obsesyonlu bir abdest bozukluğu hissi yaşar gibiyim. Neyse ki bedene iyi geleceğini umarak ve yoga hocamın sürekli anlatıcı tekrarlarını hatırlayarak çalışma setimin fiziki kısmı bitirdim. Meditasyon duyuna kaldı.

Babam 87 yaşında ve dinç. Annem de dinç ve o da 81’i bitirdi bugün. Babamın maaş kartı var ama şifresini hatırlamıyor. Doğal olarak internet bankacılığı yok. Telefonu da akıllı olanlardan değil. Onun yerine bu işleri izole ortamda ben yapmaya kalkınca bankacılar da “Bu işlemler için şahsın şubeye gelmesi gerekiyor” diyor tatsız bir şaka olarak herhalde bu dönemde. Durumu çözmek için 0800 lü hatlar ve banka müşteri temsilcisine ulaşma çabası nafile tur. Annemin akıllı telefonundan bana maaş kartı fotoğrafını göndermesi için epey uğraştık. Oldukça yıprandık karşılıklı ama sonunda başardık. Ancak akılda olsun “VEFA GRUBU” adında Belediye, Aile ve … Bakanlığı ve Müftülük (Diyanet) elemanlarından oluşan yardımcı resmi bir oluşum var. Bu grup +65 yaşındakilerin evine gelip bir matbu dilekçe imzalatıp ilgili bankadan 2000 TL’ye kadar para çekip hak sahibine ulaştırabiliyor. Başka sosyal yardımları da üstleniyor bu grup. Sağ olsunlar.

Bu tür uğraşmalar olacak bu dönemde. Sağlık olsun da gerisi hallolur. Sabır gerekli.

Günün devamını ise gayet iyi geçirdim. Önce sosyal medyadaki tartışmayı sulh ile bitirdim. Yapmam gereken temizlik ve yemek işlerini yaptım. Ev arkasındaki yoldan ormana gidip hep üzerine çıktığım kayaya tırmanarak etrafı seyrettim. İki gün önceki yağmur kokusunun tazeliği hala ortada. Sarı çiçeklerin içine kafasını sokan arılar. Cebimde bulduğum buz gibi birayı manzaraya bakarak içtim. Tuzlu fıstık da vardı... Eve dönüp işlere devam ettim.

Gün boyunca sosyal medyada vakit geçirmedim. Size de önerim, siz de geçirmeyin. Gereksiz bir zaman kaybı ve kazalara açık. Zaten çok önemli hususları birileri iletiyor, defalarca hatta. Dünya çapında yaşanan tarihi bir olay içindeyiz. Tarihi okumuyor yaşıyor ve idrak ediyoruz.

Ben bugün kayanın üzerinde gözümü güneşe doğru çevirip göz kapaklarım kapalı olarak 10 dakika bekledim yine. Çok rahatlatıcı oldu. Bir de ısıtıcı. Doğrudan enerji transferi.

Zamanımız kıymetli. Boşa harcamayalım. Sürekli gürültü kaynağı olan gereksiz uğultuları hayatımızdan (olabildiğince) çıkarmanız ve gözümüzü yalan dünyanın gereksiz binbir izlenimine kapatıp huzurlu olmanız dileğiyle.

Görüşmek üzere...

TECRİT, EVDE ZAMANLAR ve SADHGURU’DAN İNCİLER…

TECRİT, EVDE ZAMANLAR ve SADHGURU’DAN İNCİLER… (SIKILMA ÜZERİNE) (Bu yazı 25+ ile -60 yaş aralığına daha uygundur sanıyorum. Dalga g...